Kriptoyu Anlamak: Türkiye için Fırsat ve Risk

Birçok tarihçiye göre; matbaa teknolojisinin Osmanlı’ya geç kabulü, tabana yayılı bilgi toplumu olmayı önleyerek endüstriyel bilgiyi, teknolojiyi, askeri ve kültürel gelişimlerin geç takipçisi olunmasına yol açmış ve gerileme döneminin başlıca sebeplerinden olmuştur. Matbaa / Yeni teknolojinin yarattığı endişeler, teknolojinin sağladıklarını kendi çıkarına çok yönlü nasıl kullanabileceğine ilişkin alınabilecek aksiyonların önüne geçmiş, görmezden gelmek teknolojinin faydaları yerine riskleriyle muhatap olmayı engellememiştir.

Kripto para, kripto varlık, blockchain, web 3.0 ve nihayet bunlarla ilişkili yapay zekâ konusunu, ülke olarak ıskalamamız bu gelişimden istifade etmemizi, yükselen dalga üzerinde yükselmemizi engelleyecektir. Matbaa çağı neyse, kripto varlık çağı da o’dur. Şimdiden başlamış olan süreçte verinin, paranın ve kimliğin kontrolü çok değil 5 sene içerisinde blockchain ve türevleri üzerinde olacaktır. Yapay zekâ agentic özellikleri geliştikçe insanın aksiyonları yapay zekâ tarafından alınmaya başlamıştır ve buradaki aksiyonları mümkün kılacak blockchain ve türevleri çözüm dünyasında yer almayanlar, tüketici konumuna düşerek birçok mevcut işlevsel vasfını kaybedebilecektir. Mahşerin çağımızdaki 4 atlısı yapay zekâ, blockchain, bulut teknolojileri ve büyük veriyi iyi değerlendiren şirketler şimdiden ayrışmışlar, ekonomilerinin büyüklükleri ile bilinen birçok ülkeyi geride bırakmışlardır. Yakın gelecekte insanlık, Goverment 20 (G20) ülkeleri yerine Corporate 20 (C20) toplantılarını takip eder hale gelebilecektir.

Matbaa ve internet devrimsel birer araç olmalarına rağmen nasıl çok geniş toplumsal ve ekonomik neticeler doğurdu ise; Kripto Çağı Ekonomisi’ne geç adaptasyon da benzer neticeler doğurabilecektir. İnternete adapte olduğumuzu düşünebilirsiniz peki ülke içi ve dışı ticaretin giderek dijitalleştiği bir zamanda en büyük internet / e-ticaret şirketlerinin kaçı yerlidir? Adapte olduğumuz, işin müşteri olma ve tüketici boyutudur. Instagram, X, Tiktok, WhatsApp, Netflix, Amazon, Ali Baba, Trendyol müşterisiyiz. Elbette işini iyi yapan bu global şirketlerin müşterisi olalım. Ancak üretken kriptoyu yakalarsak yerli imkân setlerini en azından bölgeselleştirebilir ve sonrasında globalleştirebiliriz. Savunma sanayimizde yaptıklarımız da bu değil midir? Vazgeçmek boş vermek değil, bir kapasite inşa etmek.

Doktora tezini Karar Destek Sistemleri üzerine yazmış, tezini bugün standart olarak kullanılan bir çözüme evrilterek dünyada ilk olan bir uygulamayı geliştirmiş, çeşitli inovasyonları ile uluslararası ödüller almış, ülkemizin büyük bir bankasında teknolojiden sorumlu GMY’lik yapmış, finansın birçok kademesinde çalışmış, girişimciliğini de yapmış, kripto alanında kapasite inşa etmiş, dünyadaki gelişmelerin yalnızca bir sayfa gerisinde kalmaya özen gösteren, Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı Başkanı kimliğimle de bu konuyu işlemeyi ülkemizin yüksek menfaati için mükellefiyet olarak görüyorum.

Önümüzdeki ağaçlar, sorunlar, öncelikler ormanı görmemize engel olmamalı ve ağaçları mazeret gösterip kendimizi bulunduğumuz yere hapsetmemeliyiz.

Halihazırda ülkemiz kripto varlıklarda Pazar / tüketici haline gelmişken, uluslararası ve yerel borsalar ülkemizde milyonlarca müşteriye ulaşmış ve her biri yabancı varlık olan kripto varlıkları pazarlamışken hızla kripto içerik / varlık üreticisi haline gelmez isek, ne dünyadaki yeni varlık sınıfından, para ve bilgi fonksiyonlarından pay alabileceğiz ne de ülkemizdeki birikimleri, para ve bilgi işlevlerini daha fazla koruyabileceğiz. Bunu önlemenin teknik bir yolu yok. Öyleyse ülkemiz henüz çok kalabalık olmayan masada yerini bir an evvel almalıdır ki, rekabetçi üstünlükleri ile geleneksel ekonomide dünyada aldığından daha büyük bir yer edinebilsin.

Tabletler, Sezar Şifresi, Orhun Yazıtları…

‘Şifrelenmiş bilgi’ anlamına gelen kriptonun tarihi, M.Ö. 1900’lü yıllarda Mezopotamya’da kullanılan tabletlerdeki sembollere kadar uzanır. Antik Yunan’da kripto aletler, Roma döneminde Sezar şifresi; kendi tarihimizde ise Orhun Yazıtları, yalnızca ilgili Türk boyunun anlayabileceği tamgalar, Osmanlı’da mühürlü sandukalar, hat sanatında müsenna mesajlar… Her milletin alfabesi, anlaşabileceği sembollerden oluşan bir çeşit kripto haberleşmedir.

Modern para ve ticaretin tarihi de kripto ile iç içedir. Lidyalıların bastıkları paralara vurdukları mühürler, Rönesans döneminde Medici gibi bankerlerin faiz ve ticari koşulları gizlemek için mektuplarında kullandıkları şifreler ve kod kitapları da kripto araçlarıdır.

Telgraf, Teleks, Swift

Elbette kriptolojide dönüm noktalarından biri 19. yüzyılın sonunda telgraf çağının başlaması ile para ve ticaretin mesajlar üzerinden globalleşmesidir. Finans sektöründe de kullanılan telgrafı takiben daha iyi şifrelenmiş teleksin altın standart hale gelmesi, test anahtarlarının kullanımı ile 1930 ve 70’ler arası ilk defa milyon dolarlık para transferleri mümkün hale gelmiştir. 70’lerden günümüze uzanan bankacılıkta ise teleksin ardılı olan yüksek kriptolojik güvenlik içeren Swift sisteminin kullanımı ile de bugünlere geldik.

Mesajdan Paraya Dönüşüm, Bitcoin

İnsanın erken dönem tarihinden başlayan kripto (şifrelenmiş) mesaj iletimi ile işlerini görme biçimi, 2008’de Bitcoin’in ortaya çıkışı ve kriptolanmış mesajın paranın yerini alması ile başka bir boyuta geçmiştir. Artık şifrenin kendisi parayı temsil eder olmuştur. Evrim bu zemindeki gelişmelerle insana eşlik edecektir. Arası yoktur; ya fiziki parayı temsil eden altın ve takas ekonomisi ya da kripto paraların da bulunduğu kaydileşmiş sistem. Günümüzde kullandığımız kâğıt ve madeni para tedavülden kalkmaktadır. Fiziki para altın olurken, kaydi olan da kripto olacaktır. Güneş patlaması, elektrik kesintisi, hacklenmek gibi riskler kriptoda olduğu gibi; günümüzün kaydi para sistemi de konu elektrik ise neredeyse eş değer risklere sahiptir.  Elektriğin, enerjinin, yapay zekânın uluslarüstü para birimi de kripto paralardır. Ülkeler bu teknolojiyi de kendi çıkarlarına hizmet eder hale getirmek için büyük yarış halindeler.

Web 3.0 ve Sahiplik

Merkezi finansın da yaygın kullandığı okuma/yazma interneti olan Web 2.0’ın evrimi olan Web 3.0, sahip olma internetine geçiştir. Şimdilik blockchain teknolojisi sayesinde mümkün olmaktadır. Programlanabilir kripto paraların her biri aynı itibara sahip değildir. Tarihte de birçok para çıkarılmış, hepsi aynı itibara sahip olmadığından çoğu silinip gitmiştir. 2002 yılında basılan Euro, benzersiz özellikleri ile dünyada 340 milyon kullanıcısıyla 2. rezerv para konumuna gelmiştir. Bu güçlü konumunu ne kadar sürdürecektir? Elbette kripto paraların da hepsine itibar etmek mümkün değildir ve çok azı yaşayabilecektir. Kâğıt paranın itibari değerinde; politik / ekonomik itibar, kripto parada algoritmik / topluluk itibarı önemlidir. Sürdürülebilirliği, her durumda itibarın devamlılığı belirlemektedir.

Kriptoya İnançsızlık Geride Kalırken

Kripto paraya inançsızlığın temelinde alışıldık dayanak varlık ve muhatap yokluğu, anlaşmazlıklarda alışıldık hukuk düzeni eksikliği, elektriğe bağımlı olmanın yanı sıra saçma / dolandırıcılık amacıyla çıkarılmış kripto paraların ortadan kaybolmasının yarattığı önyargılar etken olmuştur. Ülkelerin yarış halinde çıkardığı düzenlemeler artık hukukunu oluşturmuştur. İnternetin başlangıcında da olmayan düzenlemeler, zamanla yeni teknolojik gelişmeye adapte olmuştur. Dolandırıcılık ise insanlık tarihinde kendisine hep yeni formlar / boşluklar bulabilmektedir. Telefon, internet ve kredi kartlarının dolandırıcılığa karşı açıklarının azaltılması bile hala devam eden bir süreçtir. Kayıt dışı veya kara para konularına muhatap olmasına gelirsek; kripto öncesinde kayıt dışı / kara para neredeydi, elbette tamamı mevcut sistemdeydi. Hangi sistem çıkarsa kayıt dışı / kara para, dolandırıcılık vb. konular adapte olmaya, kendini yaşatmaya çalışır. Teknolojiyi kullananın amacı ve sonucu kendisini bağlar. 700 milyon kullanıcının olduğu dünyada geride kalan inançsızlığın yarattığı önyargı, gelinen noktayı görmeyi engellememelidir. Repütasyonu en yüksek dünya şirket ve bankaları kripto iş ailelerini kurmuş, ülkeler düzenlemiş, finansal sistemdeki payı 5 trilyon doları geçmiştir.

Dünyada birçok ülke vergi tahsilatlarını Bitcoin ile kabul eder hale gelmiştir. Ülkeler ve şirketler kripto paralarda rezerv tutmaya başlamıştır.

Fragmanlar Bitti. Esas Film Başlarken…

2008’den bugüne on binlerce kripto para projesinden bir düzinesi sıyrılabildi. Ancak dünyada şimdiden 700 milyonun üzerinde kripto cüzdan sahibi olduğu düşünüldüğünde, kısa sürede bu altyapıyı kullanan insan sayısındaki çokluk başka bir aşamaya gelindiğini de göstermektedir. Birkaç yıla oluşan dip akımın iyice alenileşmesi ile banka hesap sahipliğini geçecek olan bu hızlı gelişim, bir dizi olasılığı da beraberinde getirmektedir. Verinin, paranın ve kimliğin kontrolünün blockchain üzerinde olmaya başladığı bugünlerde finans sistemi kökten değişecek, finansına sahip olamayan ülkelerin işi oldukça zorlaşacak ve egemenlik kavramının içi boşalabilecektir.

Gerçek dünya varlıklarının (RWA) kriptolaşması, filmin bu bölümünün temasını oluşturmaktadır; itibari değerin artık gerçek dünya varlığını temsil etmesidir. Evin, aracın, borcun, şirketin, yayın haklarının, gelirlerin, bildiğimiz her şeyin… 7/24 işlem, kendi cüzdanında varlığını saklama, küresel erişim gibi özellikleri ile geleneksel boyut değiştirmektedir.

Bundan dolayıdır ki geleneksel finansın dünyadaki en güçlü temsilcileri yoğun kripto gündemlerine sahip olup, artan şekilde bu alanda varlıklarını genişletmektedir. Kripto teknolojisinin sunduğu avantajlara kimse ve hiçbir ülke kayıtsız kalamamaktadır.

Türkiye için Çıkarımlar

Risk

Kripto varlık tsunamisinin öncü dalgaları sahilimize vururken, kumsalda kovası ile oyalanan dalgaları ciddiye almayıp magazinine takılan, dalgalar ile eğlenip oynayanlar gibiydik. Bu esnada sahilimizi su basmış, ülkemiz çoktan pazar / tüketici olmuştu bile. Dolayısı ile riskin sayısal boyutunun azımsanmayacak kısmı gerçekleşti.

Ülkemizde 10 milyon tanesi bakiyeli, 20 milyon kripto cüzdan bulunmaktadır. Türkiye şimdiden dünyadaki kripto varlıkların önemli bir pazarı olmuştur. Halihazırda yatırımlarımızın bir bölümü, yastık altının bir kısmı, ticaretin bir parçası, kayıt dışının da önemli payı kripto paralara kaymıştır.

Gerçek dünya varlıklarının kriptolaşması / tokenlaşması dünyada yaygınlaştıkça yastık altındaki para ve yatırımlardan daha geniş pay alacak en muhafazakâr düşünenler bile, önümüzdeki aylar içerisinde Avrupa’dan 500 Euroya ev / kira yatırımı, 200 dolara New York’taki Uber aracının kira ortağı, 300 dirheme Dubai’de ev / ofis yatırımı yapabildiğini öğrendiğinde, yastık altı ve birikimler çok daha hızlı biçimde bu alana kanalize olabilecektir. Bu varlıkların önemli kısmı da hala ülkemizde saklanmamaktadır. Türkiye ekonomisi için fırsat ve risklerin ciddi boyutu, cüzdan sayısı ile birlikte düşünüldüğünde çarpan etkisiyle daha iyi anlaşılmalıdır. Diğer yandan para transferleri, kimlik ve bilgi de kriptolaşırken, bunlara ayak uyduramamamız egemenlik alanlarımızda varlığımızın zayıflamasına yol açmaktadır.

Bu gelişmeler karşısında korumacılık refleksi ile engellenmesi zaten mümkün olmayan, olanın olmuş olduğu; ülkemizi bu gelişim alanının faydalanıcısı ve bölgemizdeki aktörlerinden biri yapmaya yöneltecek adımları bilinçli şekilde atabilmeliyiz.

Fırsat

Kriptonun en hızlı alan bulabildiği ödemeler/finans, teknoloji, ticaret ve gaming alanlarında ülkemiz, bölge ülkeleri arasında insan kaynağı ve çözümleriyle en ön plandadır. Bölgemizde bu alanlarda Rusya ile yarışır haldeyiz. Rusya’nın muhatap olduğu yaptırımlar ise fiat paraya dönmeyi zorlaştırdığı için Türkiye şanslıdır. Bölgedeki diğer önemli oyuncu Dubai ise kendisi pazar olmadığı, insan kaynağı yetersiz olduğu için dünyadaki insan kaynağı ve şirketler için tercih ülkesi haline gelmeye çalışan bir çekim merkezi olarak Türkiye’nin ve bölgenin kullanmadığı kapasiteyi kullanmaktadır. Dubai bölgenin İsviçre’si rolünü geliştirerek başarılı biçimde icra etmektedir. Dubai bu role parası olduğu için oturmadı. Vizyonu, düzenlemeleri ve disiplini ile yerleşti. Gelen şirketler Dubai’den yatırım almıyor; aksine yatırımlarının dağıtım merkezi yapıyor. Türkiye’nin bilinçli atabileceği adımlar bölgesel akışı dengeleyecek, Dubai ile sinerjik çalışabilmesini sağlayacaktır. İFM projesi geç kalınmış gözükse de ruhunu yakalamalıdır. İfrat tefrit dengesinde gri listeye girmeden, enflasyonist etki korkusu olmadan alınacak çok mesafe vardır. Türkiye’mize gol attıracak, manevra alanı sağlayacak finans zanaatkarlarımız vardır; konsantrasyon ve orkestrasyon sağlanmalıdır. Ülkemiz alanını doldurmadıkça, bölge ülkeleri ülkemizde banka ve finansal kurum alıp kendi sinerji alanlarını sağlama yoluna gitmektedir.

Türkiye bir ticaret ülkesi ve kavşağı olarak, kripto ödemelerde coğrafi stabil coin’ler, bölgesel saklama merkezi olabilmesi, bölge varlıklarına erişimi mümkün kılacak tokenizasyon projeleri ile ön plana çıkabilecektir. Diğer yandan ülke fonlaması için nazlı kurumsal yatırımcıları beklerken eldeki imkanlar ile dünyada 700 milyonu aşkın kripto cüzdan/bireyden arzu ettiği fonlamayı çok daha kolay bulabilecektir. Ülkemiz bunun için gereken her şeye sahiptir. Organize olmayı becerebilmemiz, ihtiyaç duyulan yegâne konudur. Amerika hazinesi, en güçlü fonlayıcıları arasına milyonlarca bireysel kripto yatırımcısını katmayı başarmıştır.

Özetle, Türkiye’nin sunacağı çözümler Orta Avrupa, Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika bölgelerini içine alan bir nitelik kazanabilecektir. Ülkemizin global ödemelerde kullanılan ilk yerli para transferi markası UPT’yi (Universal Payment Transfer) 2010 yılında kurmuş, dünya standardı Western Union’dan sonra, ülkemizde ikinciliğe yerleştirmiş ve tam da bu bölgelerde etkinlik kazandırarak ülkemizin önemli bir hizmet ihraççısı yapmış biri olarak, ülkemizin birçok altyapısının kriptoda bölgesel pasaport olmamızı sağlayacağını söyleyebilirim. Şu an bizim yapmadığımızı Tether ve başka araçlar yapmaktadır.

Aksiyon

Takipçi Anlayıştan Rekabetçi Anlayışa Geçilmesi

Amerika mevcut düzenleyici otoritelerinin dışında bir iş insanı olan David Sacks’ı kripto çarı olarak atayarak ve kripto dostu düzenlemeler konusunda düzenleyiciler arasında eşgüdüm sağlamak, strateji çizmek, ülkesini lider konuma taşımakla görevlendirerek regülasyon alanını güçlü bir uygulamacı ile güçlendirdi. Kripto ekosistemi şimdiden Amerikan hazinesinin küreselde en büyük fonlayıcıları arasına girdi. Bölgesel finans merkezi Dubai, kripto varlıklar için VARA adında ayrı bir düzenleyici otorite kurarak bu alanı çok önemsediğini göstererek, bölgesel liderlik sağlamak için önemli ve ritmik adımlar atmaktadır. Gayrimenkul, Dubai’de kriptonun önemli bir uygulama alanı oldu bile. Avrupa MİCAR ile kapsamlı ve liberal regülasyonlara imza attı. Hong Kong, Singapur, Brezilya’da da düzenleyiciler önemli yarış halinde. Rusya ve Çin kendi büyük aktörlerini çıkardılar ve onlar da kendi piyasa ve para birimlerini oluşturarak yarışta çok önemli konumdalar.

Ülkemizin ise geçmişte izlediği aksiyoner değil reaksiyoner tutumu, rekabetçi yerine takipçi konumuna düşmemize ve bu alanda üretici değil tüketici, ihracatçı değil pazar olmamıza yol açmıştır. Ülkemizde yabancı varlıklara pazar kazandıran işin borsacılığı kısmen gelişmiş ve kripto işi çoğu zaman buna indirgenerek anlaşılmaya çalışılmıştır. Nihayet geçtiğimiz yıl yasalaşma ve konunun birincil muhatabının SPK olarak adreslenmesi kıymetli adımlar olmuştur. Ancak yeterli değildir.

Bir dizi hızlı kazanım adımını ritmik biçimde atabilmeliyiz ki, pazar haline geldiğimiz bu konuda dengeleyici faktörler devreye girdiği gibi, akışı ülke ekonomimize sağlayabilelim.

1. SPK’da “Kripto Varlık Dairesi” kurulmalı ve ivedilikle yerli kripto varlık/içerikler düzenlenmelidir.

Sermaye Piyasası Kurulu ülkemizin yüz akı kurumlarından olup, çok değerli uzmanlık ve uzmanları barındırmaktadır. Ancak son 5 yılda yeni fonlar, halka arzlar ile kurulan yeni piyasalar, negatif faiz, pandemi vb. etkilerle sermaye piyasaları tarihsel olarak en yüksek işlem çeşitliliğine ulaşırken ve buna paralel olarak SPK’da uzman sayısının artması gerekirken, son yıllarda rekabetin gerisinde kalan ücret politikaları sebebiyle özel sektöre geçişler hızlandı ve SPK’nın personel sayısı azaldı.

Bu durum BDDK için de Borsa Kurumları için de geçerli. Birkaç bin iyi yetişmiş insanımıza iyi bakalım. Bunun için ilave kamu fonlarına da gerek yok, piyasa işlemlerinden karşılanır. Bu kurumlar oluşturulurken pozitif ayrımcılığa sahiptiler ve bu sayede yetenekleri topladılar; ancak zamanla önemli kısmını kaybettiler. Yalnızca Türkiye’deki değil, uluslararası yetenekleri de istihdam edebilmeliler. Kurumsal devamlılığı sağlamamız şart. Şu an SPK’da kurum kapasitesi, tüm iyi niyetine rağmen kripto gibi yeni bir konuyu geçelim, mevcut sorumluluklarına yetişmekte bile haklı sıkıntılar çekiyor. Yeni alınan personelin uzman kıvamına gelmesi ise gerekli şartlar oluşturulsa bile en az 7 yıl. Zaten dünyada 2030’da yeni düzen oturmuş olacak ki, her günümüz 2030 dünyasında ülkemizi rekabetçi bir konuma taşımakla geçmeli. Şu an kripto varlık konusu SPK’da mevcut yoğun bir dairenin birçok işinden bir tanesi. Dolayısı ile tam zamanlı bir uğraş mümkün olamıyor. Bu koşullara rağmen yine de iyi iş çıkarıldığının hakkını vermek lazım. Ancak mümkünse, ivedilikle Kripto Varlık konusunun SPK’da münhasır işi kripto olan bir daireyle ve özel konumla götürülmesi daha faydalı olabilecektir. Bu daire teşekkül ederken yurt dışından da uzman / danışman transfer edebilecek ve eldeki mevcut yerli uzmanları kaybetmeyecek sürdürülebilir finansal koşullar oluşturulmalıdır. Dubai’nin 2022’de oluşturduğu VARA gibi ayrı bir düzenleyici otorite tesis etmek bu saatten sonra zaman kaybı yaratabilecektir. Gerek duyulursa SPK’da oluşturulan münhasır daire sonraki yıllarda yeni kuruma evriltilebilir.

Şu an piyasadaki tüm yabancı kripto varlıklara erişim var iken, yerli kripto içerik ve varlıklar için düzenlemeler beklenmektedir. Ülkemizdeki biri, dünya kripto varlıklarına her kanaldan erişebilirken, düzenlemesi beklenen yerli varlık/içerik sınıfları oluşturmak yurt dışına giden akışı azaltma ve/veya yurt dışından yurt içine akış çekme imkanlarını doğuracaktır. Her ay kaç yerli varlığı geniş biçimde ticarete konu olacak şekilde kriptolaştırdığımız başarı ölçütümüz olmalıdır.

2. Bir iş insanı, Kripto Elçisi olarak atanmalıdır.

Dünya kriptolaşırken ülkemizin yalnızca ayak uydurması değil, rekabetçi biçimde ülkeler düzleminde stratejik konumlanmasının önemine değinmiştik. Kripto konusu vurgulandığı üzere paranın, bilginin, iş görmenin yeni formudur. Konu Hazine, Merkez Bankası, BDDK ve Ticaret Bakanlığı’nı doğrudan, tüm diğer kurumları dolaylı etkileyen çok yönlü bir gelişmedir. Karmaşık değildir ama interdisiplinerdir. Önerim; Amerika’nın yaptığı gibi (David Sacks) benzer bir personayı / iş insanını finans ve fintek geçmişi güçlü başarılı girişimcilik ve uygulamacılık geçmişi olan birini kamunun kripto elçisi olarak atamasıdır. Bu kişi salt akademisyen ve danışman geçmişli olmamalıdır.  Bu iş insanı, interdisipliner olan bu konuda düzenleyiciler arasında ülkemizin rekabetçi biçimde konumlanmasını sağlayacak ortak anlayış ve mekanizmalarını inşa etmekten ve kamu farkındalığını artırmaktan sorumlu olmalıdır. Bu kişinin illa Türk olmasına da gerek yoktur. Uluslararası iş bitirmeleri olan biri olması daha da iyi olabilir. Nasıl voleybolda yabancı antrenörle dünyada ilk üçteyiz; burada da bu model olabilir. Zamanında aslında bir finans AVM’si olan İFM için de, daha önce Dubai’de veya Londra’da finans merkezi CEO’luğu yapmış bir yabancıyı almayı önermiştim. Önemli olan stratejik konumlanma, yol haritası ve hızlı kazanımlar konusunda mutabakat, performansını uygun metrikler ile ölçmektir. Aksi takdirde interdisipliner olan bu konuyu her kurumun vizyon, öncelik ve sınırlı etki alanına bırakır ve bu henüz vaktimizin olduğu iyi zamanlarda gereği gibi organize olmaz isek, fırsatlardan fırsat değil risklerden riskler beğenir hale gelmemiz daha olasıdır. Konu zaten kaçınılmaz biçimde önümüzdeki yıllarda her kurumu ziyadesiyle meşgul edecektir.

3. Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Finansal İstikrar Komitesi’nin aylık gündeminde gelişmeler ele alınmalıdır.

Kripto Elçisi her ay SPK ile birlikte gelişmeleri sunmalı ve değerli komite üyelerinin katkı, değerlendirmelerini almalıdır. Bu mekanizma, konunun sürekli gündemde kalmasını ve gelişimini sağlayacaktır.

4. Kamunun teknoloji fonlarından blockchain girişimlerinin yararlandırılması sağlanmalıdır.

Girişim ve teknolojiye aktarılan kamu fonlarının belirli bir kısmı blockchain projelerine aktarılmalı, bu alanda faaliyet gösteren şirketler (borsalar hariç) vergi ve diğer özendiriciler ile desteklenmeli, bu konuda girişimcilik özendirilmelidir.

5. Kripto Strateji Belgesi oluşturulmalıdır.

Ulusal Kripto Strateji belgesi oluşturularak, ülkemizin fırsatlar ve riskler dünyasında rekabetçi üstünlükleri ile beraber konumu ve yol haritası belirlenmelidir. Finans kurumlarının ve finans yöneticilerinin üyesi olduğu köklü finans STK’sı Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı olarak, gereken ortamı oluşturmayı ve destek vermeyi arzu ederiz. Mesele yalnızca ülkemizin geri kalmaması değil, belirlenen alanlarda ön planda ve hizmet satar konumda olmasıdır.

Sonuç

Bu 5 erken kazanımı kurgularken, hangi faktör değişkenleri ile oynasak en yüksek çıktıyı elde edebiliriz zaviyesinden düşünmeye çalıştım. Elbette okuyucuların da önereceği başka adımlar da olabilir. Umarım ülkemiz dünyada kağıtların yeniden dağıtıldığı bu dönemde, oyun değiştirici bir teknoloji olan blockchain, kripto dalgasını / kaldıracını çok daha iyi değerlendirerek fayda sağlar ve ülkemizin dünya geleneksel ekonomisinden aldığı paydan daha fazlasını elde edebilir.

Dr. Önder Halisdemir, Finans Kulüp Yönetim Kurulu Başkanı