Haber & Röportajlar

Finans Kulüp Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Önder Halisdemir: ”Devletimizin finans alanında ortaya koyduğu vizyonu geliştirme ve mevcut potansiyeli zenginleştirme konusunda Vakfımızın ödevleri olduğunu düşünüyoruz.”

Önder Bey öncelikle sizi tanıyarak sohbetimize başlamak isteriz… Akademik ve iş hayatınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?


İş hayatına ortaöğrenim yıllarında hayat okulu tabir edilen Sultanhamam’da çırak olarak katıldım. Bu süreç, eğitim hayatım boyunca esnaflığı kapsayacak şekilde devam etti. Finans kariyerime 1995 yılında girdiğim banka sınavlarını kazanarak yönetici programı ile başladım. Teftiş kurulu, şube, kurumsal pazarlama, krediler, perakende bankacılık ve teknoloji alanlarında görevler aldım. Akademik yolculuğumu ise finans kariyerime paralel sürdürerek, sermaye piyasaları alanında yüksek lisans ve bankacılık alanında doktora dereceleriyle tamamladım.

 

Finans kariyerimin 12. yılında, Türkiye’nin en genç banka genel müdürü olarak bir bankanın tüm sorumluluğunu üstlendim. Kariyer basamaklarını teker teker ancak hızlı tırmanmamda, ortaokul ve lise dönemlerimde aynı zamanda ticaretle uğraşmamın katkısı büyük. Parayı, sözün değerini, ayıbı ve adabın önemini erken yaşta deneyimledim. Bu deneyim bankacılık gibi muhafazakâr bir sektörde bakış açımı ve iş yapış şeklimi özgün kılarken, kariyerim boyunca gerçekleştirdiğim yenilikler birçok ulusal ve uluslararası ödülü de beraberinde getirdi.

 

2016 yılında kariyerimin zirvesindeyken yabancıların ‘sabbatical’ olarak adlandırdığı kariyer molasını verdim. Yoğun iş hayatı sebebiyle yaşamda ıskaladıklarım ve üzerine gidemediğim meraklarım vardı. Evlendim ve eşimle dünyayı bir başka bakış açısı ile havadan, karadan, denizden yeniden keşfettim. Bu keşifleri ve deneyimlerimi, hayatın B planını temsil eden Türkiye’nin ilk sürdürülebilir yaşam projesi olacak ‘Nefes Assos’un bileşenlerine yansıttım. Bu esnada yenilenebilir enerji yatırımları yaptım. Mola dönemimde sivil toplum alanında inisiyatif alarak ülkemizin finans alanındaki yegane sivil toplum kuruluşu olan ve Finans Kulüp adıyla bilinen Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı’nın başkanlığına oy birliğiyle seçildim. 2021 yılında ise kariyer molamı bitirerek, ülkemiz ve bölgemizde ihtiyaç duyulan yatırım bankacılığı faaliyetlerine odaklanacak Misyon Yatırım Bankası’nı kurmak üzere finans sektörüne dönüş yaptım.

 

Gelelim Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı’na. Bize Vakfı ve Vakfın faaliyet alanlarını biraz anlatabilir misiniz?


Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı 1986 yılında dernek olarak finans sektörünün gelişimi ve dayanışması amacıyla bankalar, bankacılar ve yüksek bürokratlar tarafından kurulan; sonrasında vakfa dönüşerek ülkemizde Bakanlar Kurulu kararıyla adında Türkiye olmasına izin verilen nadir vakıflardandır. 37 yıllık tarihimizde ortaya koyulan iş birlikleri ve akademik çalışmalar, bizlere gurur duyduğumuz bir geçmiş ve önemli bir zemin oluşturmuştur. Ülkemizin finans kapasitesi ve becerilerinin gelişimini sağlamak üzere işletme okuryazarlığından, meslek standardı çalışmalarına kadar kapsayıcı faaliyetler yürütüyoruz. Avrupa Birliği ile gençlere yönelik girişimcilik, KOBİ’ler için akademi çalışmaları yaptık. Türkiye’de yıllarca emek verdiğim finans alanında ihtisaslaşmış tek sivil toplum kuruluşu olan Vakfımızın çalışmalarına hizmet etmek ve değerli Yönetim Kurulumuz ile ülkemizin gelişimine katkı verebilmek benim için mutluluk.

 

Bir teknoloji dergisi olarak ‘finans ve teknoloji’ üzerine konuşmak isteriz. Türkiye’de kurum içi girişimciliğin ilk örnekleri olan, alanının lideri fintekleri hayata geçirdiniz. Bugün ülkemizin finans teknolojileri konusunda dünyanın öncü ülkelerinden biri haline gelmesini nasıl yorumluyorsunuz? Sizce buradaki atikliğin ve başarının itici gücü nedir?


Kariyerim boyunca hayata geçirdiğim dönüşüm projeleri ile ülkemizde finansal teknolojiler alanında yaşanan gelişimin hep içinde bulundum. Fintek diye bir tanımlama olmadığı zamanlarda, Ekent şirketimizle otobüslerde muavin gereksinimini kaldıran şehir-kart çözümlerimiz ulaşımı dijitalle tanıştırdı. Nkolay ile bakkalları ve küçük işletmeleri fiziksel-dijital kısaca ‘fijital’ çözümlere kavuşturduk, varoluşlarını kuvvetlendirdik. Yine ismini verip yöneticiliğini yaptığım Passolig ile spor endüstrisini dönüştürdük. Bunun gibi alanında öncü ve lider fintek şirketleri kurduk. Bizden sonra bu tip girişimler oldukça arttı ve kocaman bir fintek sektörü doğdu.

 

Dünyada finans teknolojileri alanında öncü ülkelerden biri olmamızın başrolünde, liyakat ve onun kaçınılmaz iki önemli bileşeni vardır. İlk bileşen; finans sektörümüzdeki insan kaynağı yapısıdır. Türkiye’de bankacılık uzunca bir süre en çok çalışılmak istenen sektör oldu. Bankalar, çalışanları için en iyi koşulları sunan kurumsal yapılanmalar olarak her dönemin en başarılı mezunlarını sektöre sınavlarla seçerek aldılar. Yani ülkemiz gençlerinden parlak ve disiplinli olanlar seçildi. Ardından liyakatli mekanizmalarla finans profesyonelleri çok sayıda kurum içi ve dışı eğitim süreçlerinden geçerek yönetici havuzlarına alındılar. Dünyanın önde gelen danışmanlık firmalarıyla çalışarak metotları deneyimlediler. Dahası, bankacılık gibi geniş yelpazeye dokunan bir mekanizmada tüm sektörleri ve iş yapış usullerini tanıdılar.

 

Liyakatin böylesine egemen olduğu bir sektör olarak, finans teknolojileri alanında öncü olmamız zaten sürpriz değildi. Liyakatin egemen olduğu yerde başarı da gelecektir. Türkiye’de doğan ve bugün dünyanın merceğine aldığı başarılı girişimler işte bu arka planın bir sonucudur. Ülkemiz teknoloji ve finans sahalarında ön planda olup, yetiştirdiği çok iyi insan kaynağıyla dünya ile aynı sayfadadır.

 

Finans dışında diğer çeşitli alanlarda da teknolojik açılımların başarılı sonuçlarını izliyoruz. Bunlardan birisi özellikle gençlerin ilgi alanına giren gaming… Yeni mezunlarımız bu alanda başarılı işlere imza atıyor.

 

Savunma sanayimizde de en yeni teknolojilerle elde ettiğimiz başarılar bizi gururlandırıyor. Bu alanda başarılı projelerin sayısının artmasını destekliyoruz.

 

Öte yandan GSM sektörümüzü de beğeniyle takip ediyorum. Dünyada gerçekleşen yeniliklere öncülük etme noktasında Turkcell’in GSM’den bankacılığa geçiş alanında gerçekleştirdiği başarılı örnek ‘Paycell’, fintek alanında bugün ekosistem adına önem taşıyan ve iyi bir liderlik örneğidir. Özetle, liyakatin geçerli olduğu her alanda bu başarılı örneklerin izlerini görüyoruz.

 

Girişimcilik ekosisteminde de finans teknolojileri oldukça öne çıkıyor. Finteklerin hem globalde hem de ülke içerisindeki temsiliyetini nasıl değerlendirirsiniz? Sizce sektördeki hangi boşluğu dolduruyorlar?


Fintek açılımlarıyla birlikte; geleneksel bankacılığın bazen yavaş, bürokratik ve yüksek maliyetli süreçlerle sunduğu hizmetler artık daha hızlı, kullanıcı dostu ve düşük maliyetle sunulabilir hale geliyor.

 

Dünyanın bir gerçeği olarak bugünün önemli marka ve işlerine imza atan iş insanları dünün girişimcileriydi. Teknolojinin finans dünyası ile aynı potada eridiği fintekleri hayata geçiren girişimciler, regüle bir alanda girişimcilik cesaretini gösteriyorlar.

 

Ülkemizde girişimcilerin bu cesur adımına destek sağlayan düzenlemelerin mevcut olması mutluluk verici. BDDK, sektöre yönelik açık bankacılık, servis bankacılığı ve benzeri düzenlemelerle girişimlerin önünü açmaktadır. Devletimiz, Uluslararası İstanbul Finans Merkezi ile fintekleri öncelikleri arasına koyarak bu alanda gerekenleri yapma vizyonu göstermektedir.

 

Uluslararası İstanbul Finans Merkezi projesi, ülkemiz adına çok önemli ve gerekli bir vizyondur. Projenin vizyonuna yaraşır şekilde hasıl olması ülkemizin yararınadır, hepimiz sahip çıkmalıyız.

 

Şüphesiz, banka ve finteklerimiz en önemli ülke varlıklarımızdır. Yerli finans zanaatkarlarını iyi biçimde yetiştirmeye devam etmeliyiz. Bugün ülkelerin egemenlik alanlarını savunmaları ve geliştirmeleri, finansal egemenlikle mümkün olabilmektedir. Refahın oluşması, geliştirilmesi ve bölgesel kapsayıcılığa ulaşması ancak finans becerilerinin gelişimiyle sürdürülebilir hale gelmektedir.

 

‘Yeşil finans’ın ülkemizdeki sürdürülebilir ekonomiye katkısı hakkında neler söylersiniz? Finans Kulüp olarak bu konudaki çalışmalarınız neler?


Finansal kurumların projelerine kaynak sağlarken çevresel kriterleri de göz önünde bulundurduğu ‘yeşil finans’ olgusu dünya gündeminde ağırlığını artırıyor. Türkiye’de de bu alanda farkındalığın oluşmasının ötesinde sağlam adımların atılması gerekiyor. Vakfımız, tam da bu noktada kamu otoriteleri ile etkili çalışmalar yaparak, bireylerin ve işletmelerin finansal okuryazarlık penceresine bir de yeşil finansı eklemeyi amaçlamaktadır.

 

Daha önce Avrupa Birliği ile yürüttüğümüz proje bazlı çalışmalarımız, yeşil finans dikeyindeki gelişim sürecimizde ülkemiz ve yurt dışı arasında köprü görevi görecektir.

 

Köprü çalışmalarımız artarken, ilerleyen dönemde özellikle KOBİ’lerin ‘yeşil dönüşümlerine’ gereken desteği vermek üzere bir proje başlatacağımızı da şimdiden paylaşmak isterim.

 

Vakıf olarak, yıl sonu ve orta vadede gündeminizde hangi başlıklar yer alacak?


Vakfımız Türkiye’nin en büyük 10 bankası, 100’e yakın finans kuruluşu, finans profesyonelleri, yurt dışı temsilcilikleri ve 40’ın üzerinde üniversite ile oldukça güçlü bir ekosisteme erişebilme kabiliyetindedir. Bu sayede çok sayıda proje, çalıştay ve iş birlikleri gerçekleştirebiliyoruz.

 

Bugüne kadar bolca gönüllü katkısıyla yapabildiklerimiz, bizi yeni çalışmalarımız için yüreklendiriyor. Bundan sonraki aşamayı yeni jenerasyon bir STK ve topluluk oluşturma projesi olarak tanımlıyoruz. Bir bütün olarak; finans zanaatkarlarının yetişmesi ve etkileşimi, kesimlerin finansa erişiminin kolaylaştırılması, gençlerimizin finansal okuryazarlıklarının sağlanması gündemimizi oluşturuyor.

 

Yeni nesil yapılanmamız olan Genç Finans Kulüp üyeleri ise üniversitelerinde iş birliklerimiz kapsamında sektörün yeni yüzleri olarak yetişiyor ve yetişecek. İlerleyen dönemde onları sektörümüze entegre etmek ve eğitimleri boyunca onlara mentorluk sağlamak üzere çalışmalarımıza yoğunlaşıyoruz.

 

Vakfımızın bir diğer ve önemli ödevi ise, devletimizin finans alanında ortaya koyduğu vizyonu geliştirmek ve mevcut potansiyeli zenginleştirmektir. Özellikle Uluslararası İstanbul Finans Merkezi’nin kurulması yönündeki çalışmalarda, bize de Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı olarak önemli roller düşüyor…

 

Temmuz 2023

Önder Bey önce sizinle başlayalım. Siz finans sektöründe yenilikleri ile tanıdığımız, çok genç yaşta banka CEO’luğuna yükselen ve uzun yıllar görev yaptıktan sonra yine çok genç yaşta görevinizden ve sektörden ayrıldınız. Bu kararın arka planı nedir?

 

İş yaşamına orta öğrenim yıllarımda ticaretin okulu sayılan Sultanhamam ve Kapalıçarşı piyasalarında başladım. Sürekli eğitim hayatı yanında ticareti de yürüttüğüm için kâğıt oyunları dahil hiçbir oyun bilmeyerek büyüdüm. Mezuniyetler sonrası ticareti bırakıp bir profesyonel olarak bankacılık sektöründe giriş pozisyonundan 1995 yılında işe başladım. Türkiye’de patronun akrabası dahi olsanız en alt pozisyondan gelip kariyerinin 12. Yılında genel müdür olan başka bir örnek yok. Bu performansta belirleyici olan ise ticaretin okulunda yetişmemdi. Sözün değerini, ticaretin raconunu, zaman yönetimini, işe saygıyı ve parayı genç yaşta  yoğrularak öğrendim. Bu yoğrulmuşlukla bir yerde çalıştığınızda işe bakış açınız, iş tutuşunuz herkesten farkı oluyor.  Bunlar beni bankacılık gibi muhafazakâr bir sektörde genç yaşta genel müdürlüğe taşıdı. Ancak bu yaşamın maliyeti de var. Oyunsuz geçen bir gençlik, tatilsiz geçen yıllar, özel ve aile hayatınızı ihmal ettiğiniz bir 12 hatta öncesiyle 20 yıl. CEO olduğumda kendime bir söz vermiştim. Her zaman çok inandığım aynı görevde maksimum 8 yıl kalmak ilkesine uyacak ve artık bir mola verecektim. Gerçekten de patronu bir yıl önceden bilgilendirerek 8. yılımın sonunda helalleşerek ayrılabildim. Bu esnada başında bulunduğum bankada kurduğum ekiplerle bankanın varlıklarını sektörde görülmemiş şekilde 100 kat büyütmüş, ülkenin en büyük yatırım bankası haline getirmiş, aynı zamanda ülkenin ilk dijital bankası ve tüm bankalar arasında en karlı 5 bankasından biri olmuştu. Ayrıca bankayı kurum içi girişimcilik örnekleri olarak, banka-holding yapısına dönüştürerek altında Passolig dahil 8 tane alanında lider Fin-tek kurmuştum. 4 ülkede de farklı operasyonlar yönetiyordum. Özetle özel hayatın olmadığı bir 8 yıl daha ekleyin. Her birinin banka dahil ismini verdiğim, işini kurguladığım, başlarına genel müdürlerini atadığım, çocuklarım sayılacak işleri bırakmak kolay değildi. Cefasını çektiğim işlerin sefasını sürmem bekleniyordu ancak bu karar yıllar önce verilmişti ve her biri artık ben olmadan işleyebilecek kurumsallık düzeyine sahipti.

 

Profesyonel yaşamınızı arıyor musunuz? İş yaşamına dönecek misiniz?

 

 Hep alanının en iyilerinden, insani vasfı yüksek patron ve yöneticiler ile çalışmak ve yanlarında gelişmek kısmet oldu. Ekiplerimde yer alan arkadaşlar da özel sektör ve kamuda üst pozisyonlara geldi veya kendi başarılı işlerini kurdular. Yönetici olduğum işlerde ayrıldıktan sonra ekibimden birinin yönetici veya CEO olması, oluşturduğum işlerin hala kurum kazançlarında önemli yer oluşturması çok keyifli.

 

Tüm bunları birçok insanın yeni CEO olduğu 45 yaşımda ardımda bıraktım. Genç yaşımda bunların deneyimlediğim için hayata karşı şükür ve minnet duyguları içerisindeyim. Ara verdiğim iki senede de özel hayatımı tamamladım. Sürekli araştırma ve okumalarıma devam ediyorum. İş adamları ve girişimcilerle bir araya gelmekten çok besleniyorum. Hala biri bir yenilik yapacaksa veya işini büyütecekse gelip bulur istişare eder.Yabancıların sabbatical dedikleri arayı patronlar dahil herkesin verebilmesi, kendi bardaklarında yer açması lazım.

 

İş yaşamına döner miyim? Ülkemizdeki kullanılmamış kapasiteler, yaşanan değişimlere cevap veremeyen işlerin tekrar beni heyecanlandırmaya başladığını hissediyorum. Demek ki aranın sonuna geliyoruz.

 

Çalışılması zor biri misiniz?

 

Zor ve büyük işleri zor denilen adamların yaptığını gördüm. Yeni bir işin önce iş ve sistem mimarisini sonra UX denilen kullanıcı tecrübesini oluşturur, isim ve sloganını bulur, kaynağını yaratır, çoğu zaman gerektiği için yasal alt yapısını kaleme alır, karar verici ve paydaşlarda lobisini yapar, kurumsal iletişimini planlar ve sahada icra ederim. Bu aşamalardan sonra iyi bir yöneticiye verip başka bir konuyla ilgilenirim. Hep güçlü ekipler ile çalışmayı tercih ettim. Ancak yeni bir iş söz konusu ise işin lideri olarak her bir ekip üyesinin işini onlar kadar bilmeniz gerekir ki bilgi ve icra arbitrajı doğup konu planlanmayan bir yere sürüklenip zaman ve kaynak israfına yol açmasın. Bu zor olarak algılanmanıza yol açabilecek belli bir disiplini, detaycılığı ve netliği beraberinde getiriyor. Kendim kadar işiyle dertli birini yetiştirdiğimde veya karşılaştığımda yalnızca yolunu kolaylarım. Benimle çalışan arkadaşlar hep muadillerine göre maddi olarak çok iyi koşullarda çalışmış, hızlı sayılabilecek şekilde yükselmiştir. Mümkünse en liyakatlileri ile çalışmayı tercih eder ben de -varsa- zorluklarını görmezden gelirim. Benim için ön planda olan karakter zorlukları değil, yaratılacak değere ve iş sonuçlarına yapılacak hizmettir. Sonuçta eş seçmiyor iş yapıyoruz.

 

2017 Yılı sonunda sivil toplum kuruluşu olan Finans Kulüp’ün Başkanlığına seçildiğinizi duyduk.

 

“Finans Kulüp” olarak bilinen “Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı’nın” zaten 15 yıldır üyesi olarak katkı vermeye çalışıyordum. O zamanki başkanımız Hazine Müsteşarı Sn. Tevfik Altınok, artık sen sürdürür müsün diye sordu ben de emredersiniz dedim. Tevfik Bey bizler ve pek çok kimse için devlete hizmetin ete kemiğe bürünmüş halidir. Kendisinden herkes gibi çok şey öğrenmiş ve öğrenmeye devam etmekteyiz. Sağ olsun Vakıf yönetimi de destekleyince yönetim kurulu başkanlığına seçildim. Sivil toplum ülkemizde az bilinen çoğunlukla da yanlış anlaşılan bir olgu. Gelişmiş ülkelerde bireylerin ortalama 6 sivil toplum kuruluşu üyeliği oluyor. İş, sosyal çevre ve yaşamını STK’lar ile örüyor. Şimdi tabi bir de başkan olma sorumluluğunu alınca bilgi, birikim ve becerilerimi artık Finans Kulüp için değerlendiriyorum. Yıllarca emek verdiğim finans sektörünün yöneticilerinin oluşturduğu tek STK’sı olması da benim için ayrı bir onur ve keyif.

 

Finans Kulüp’ün yol haritası nedir?

 

Zamanın ruhuna uygun, heyecan duyacağım ve sektörün çizgilerini gözönüne alarak bir yol haritası oluşturdum. Bu haritayı finans sektörünün önde gelen isimleri ile paylaştım, sağ olsunlar onca yoğunluklarına rağmen yeni yönetim kurulunda yer aldılar. Sonra bu yol haritasını banka CEO’ları ile paylaştık. Onlar da destek olmak istediler ve kurumlarını kurumsal üye yaptılar. Bugün özel, kamu, yabancı olmak üzere pek çok önde gelen banka ve finans kurumu ve yöneticisi Finans Kulüp’ün üyesi haline geldi. Amacımız “Türkiye’nin finans kapasitesini geliştirmek ve Finans Profesyonellerinin etkileşimi ve gelişimini sağlamak.” Bu amacımızı gerçekleştirmek için kapsamlı bir yol haritamız ve kurumsal kaynak planlamamız var. 8-12 ay içerisinde Türkiye, 18-24 ay içerisinde de Dünya’da Türkiye’de finans deyince önde gelen bir yapı ortaya koyuyoruz.

 

Öncelikle 81 şehrimizde banka şube müdürlerinden temsilciler oluşturmaya başladık. Bir yandan da dünyadaki finans merkezlerinde çalışan arkadaşlar ile temas ettik, New York’tan Singapur’a  hemen tüm merkezlerde temsilcilerimiz oluşuyor. Yapmakta olduğumuz Türk finans profesyonelleri arasında bir ağ oluşturmak ve sonra da bunu bağa dönüştürmek.

 

Ulusal ajansımızın onayıyla Avrupa Birliği fonlarından da faydalanarak projeler üretiyoruz. Halihazırda Afyon ve Uşak Sanayi ve Ticaret odaları ile gerçekleştirmekte olduğumuz “Kobi Akademisi” projesini 81 şehrimize yaygınlaştıracağız. Kobilerin finansa erişimini arttıracak bu projeyi çok önemsiyoruz.

 

Çok önemli diğer bir adımımız mesleki yeterlik kurumu ile yaptığımız protokol çerçevesinde Finans Kulüp himayesinde bankalarımızla çalıştaylar düzenleyerek sektörde ilk defa meslek standartlarını oluşturmaya başladık. İlk meslek standardımız bu sene yayınlanacak.

 

Şimdiden Finans Kulübün parçası olan herkes çok heyecanlı.

 

Son olarak 21. yüzyılın genel müdürlerinin/üst düzey yöneticilerinin hangi kalifikasyonlara/donanımlara sahip olmaları gerekiyor sizce?

 

Duygusal zekâ ve durugörü en kıymetlisi. Çok fazla bilgi, esinlenecek çok fazla form ve gelişme var. Bunları takip etmeye çalışmak gerekir ki “İş Gustoları” oluşup, gelişsin. Artık hayat kimsenin, hiçbir şirketin ve ülkenin kendi etrafında dönmüyor. Zamanın ruhunu yakalamak gerekiyor. Çok fazla gürültü ve gelişme karşısında trend okuyabilmeleri ve yakalayabilmeleri için durugörü becerilerini geliştirmeleri gerekiyor. Yönettikleri işlerin geleceğini tahmin etmek yararsız. Her şey olabilir. Dolayısı ile kaynakları, ne olabileceğini tahmin etmek yerine, ne olduğunda ne yapmak gerektiğine dair acil durum planlarına ayırmak önemli. Asla yaptıklarına âşık olup takılı kalmamaları gerekiyor. Bir iş piyasaya çıktığı an eskidir. Bir zaman öncesi kaynak ve düşüncelerin ürünüdür. Yeni işler için de gelişen bir dip akıntıyı fark edip yakalayıp üzerinde sörf yapıp, o akıntı sonlanmadan başka bir akıntıya geçmeleri gerekiyor. Peşinden gittikleri çocuksu merak duygularını hatırlamaları ve kaşif olmaları gerekiyor.  İşleri zor bir o kadar da eğlenceli.

 

Nisan 2019

Video

Ekonominin Dili | TGRT Haber

Çeşitlilik ve Kapsayıcılık | İş Hayatında Başarının Sırrı

Finans Dünyası Profesyonellerine Çağrı

İş'te Risk Budur: Riskin Tanımı ve Hayattaki Karşılığı

Şehir Ekonomisi Söyleşileri: İzmir

Şehir Ekonomisi Söyleşileri: Diyarbakır