ABD seçimleri yalnızca ülke içindeki politik atmosferi değil, aynı zamanda küresel piyasaların istikrarını ve döviz kurları üzerindeki hareketliliği de etkiliyor. Küresel resmi döviz rezervlerini düzenli olarak yayımlayan IMF’ye göre, son 10 yılda doların payı yaklaşık 8 puan düşse de (2024’ün ikinci çeyreğinde %58,2’ye gerileyerek 1995’ten bu yana en düşük seviyeye ulaştı) dünya, birincil rezerv para birimi olarak doları kabul etmeye devam ediyor. Peki, ABD, son yılların en kritik seçimine doğru giderken seçim dönemlerinde yaşanan değişimler, dolar kuru üzerinde nasıl bir rol oynuyor?
1972’den itibaren yaklaşık son 50 yılın 13 başkanlık seçimine bakarak ABD seçimleri ile piyasaların nasıl şekillendiğine bakalım.
Bu yazıda neler var?
- 1 ABD Seçimleri ve Dolar: Ekonomik İstikrar mı, Dalgalanma mı?
- 2 ABD Seçimleri Doları Nasıl Etkiledi?
- 2.1 a. 1970’ler: Nixon ve Bretton Woods Sisteminin Sonu
- 2.2 b. 1980’ler: Reagan ve Güçlü Dolar Politikası
- 2.3 c. 1990’lar: Clinton Dönemi ve Teknoloji Balonu
- 2.4 d. 2000’ler: Dot-com Balonu ve Bush Dönemi
- 2.5 e. 2008 Finansal Krizi ve Obama Dönemi
- 2.6 f. 2016 Seçimleri ve Trump Dönemi
- 2.7 g. 2020 Seçimleri ve Pandemi Süreci
- 3 Seçim Öncesi Son Bir Ay: Artan Volatilitenin Belirleyici Dönemi
- 4 ABD Seçimlerinin Borsa Etkisi Ölçülebilir mi?
- 5 Sonuç: Seçim Dönemlerinde Yatırımcılar için Fırsatlar ve Stratejiler
ABD Seçimleri ve Dolar: Ekonomik İstikrar mı, Dalgalanma mı?
ABD seçimleri, politika değişikliklerinin belirsizliği nedeniyle döviz piyasalarında volatiliteye yol açabiliyor. Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin ekonomik politikaları genellikle büyük farklılıklar gösteriyor.
Döviz piyasalarının Cumhuriyetçi ya da Demokrat hükümetlere nasıl tepki verdiğine dair yapılan araştırmalar mevcut.
Cranfield Üniversitesi’nden (İngiltere) Constantinos Alexiou ve merkezi Yunanistan’da bulunan Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası’ndan (Black Sea Trade and Development Bank) Sofoklis Vogoiazas’ın Eylül 2023’te çıkan “ABD Seçı̇mlerı̇nı̇n Dolar Kuru Üzerı̇ndekı̇ Etkı̇sı̇” başlıklı makalesi konu hakkında literatüre ilk defa katkıda bulunuyor. Buna göre, Demokrat başkanlık dönemlerinde döviz kuru volatilitesinin azaldığı sonucuna ulaşılmış. Buna karşın, Demokrat başkanlık dönemlerinde daha yüksek volatilite yaşandığını savunanlar da var. Bu alanda Bento J Lobo ve David Tufte (1998), Stephen Brock Blomberg ve Gregory Dawson Hess (1997) gibi araştırmacıların döviz kuru volatilitesi ve siyasi partilerin etkilerini ele alan çalışmaları, temel kaynaklardan bazılarıdır.
ABD Seçimleri Doları Nasıl Etkiledi?
ABD’de son 13 seçim boyunca, 7’si Cumhuriyetçiler (C) ve 6’sı Demokratlar (D) tarafından kazanıldı. 5 seçim görevdeki başkan tarafından kazanıldı; 7’si iktidardaki partinin değişmesi anlamına gelirken, 1 seçimde ise iktidardaki partiden yeni bir başkan görüldü.
Döviz kuru volatilitesini etkileyen faktörler yalnızca siyasi değişkenlerle sınırlı değil. Enflasyon, ticaret açıklığı ve para arzı gibi makroekonomik değişiklikler de döviz piyasalarını etkiliyor.
İşte yıllara göre ABD dolarının seyri…
a. 1970’ler: Nixon ve Bretton Woods Sisteminin Sonu
1971’de Başkan Richard Nixon (C), ABD dolarını altın standardından ayırarak Bretton Woods sistemini sonlandırdı. Bu adım, doların serbest dalgalanmaya geçmesine yol açtı ve dolar, değer kaybetmeye başladı. 1974’te Watergate skandalı ve Nixon’ın istifası piyasalarda belirsizliği artırarak doları daha da zayıflattı. Ancak, Başkan Gerald Ford’un (C) göreve gelmesiyle başlayan mali disiplin önlemleri, doların toparlanmasına katkıda bulundu.
b. 1980’ler: Reagan ve Güçlü Dolar Politikası
1980’de Ronald Reagan (C) dönemi başladı. Reagan’ın düşük vergiler, deregülasyon ve yüksek kamu harcamalarını öne çıkaran ekonomik politikaları bu dönemin “Reaganomics” olarak adlandırılmasına sebep oldu. Bu dönemde dolar güçlendi ve ABD borsaları yukarı yönlü hareket etti. Özellikle faiz oranlarının yüksek seviyelerde tutulması, doları küresel piyasada güçlü kıldı. 1985’te Dolar Endeksi 160 seviyelerine çıkarak rekor kırdı. Ancak bu güçlü dolar, ABD ihracatını zora soktu ve 1985’te Plaza Anlaşması (22 Eylül 1985 tarihinde G-5 ülkelerinin -Fransa, Almanya, ABD, Birleşik Krallık ve Japonya- New York’taki Plaza Otel’de ABD Dolarının, Japon Yeni ve Alman Markı karşısında değerinin düşürülmesi için yaptıkları antlaşma) ile doları dengelemek için uluslararası bir müdahale gerçekleştirildi.
c. 1990’lar: Clinton Dönemi ve Teknoloji Balonu
1992’de Bill Clinton’ın (D) başkan seçilmesiyle ekonomi daha fazla odak noktası haline geldi. Clinton dönemi, özellikle teknoloji sektöründe büyümeyi tetikleyen politikalarla doları destekledi ve ABD borsası tarihteki en uzun süreli boğa piyasalarından birini yaşadı. 1990’ların sonunda patlayan teknoloji balonu, Clinton dönemi sonunda piyasaları sarssa da, doların nispeten güçlü kalması sağlandı.
d. 2000’ler: Dot-com Balonu ve Bush Dönemi
2000 yılında dot-com balonunun patlaması ile ABD piyasalarında düşüşler yaşandı. 2000’de George W. Bush’un (C) başkan olmasıyla dolarda bir süre daha zayıflık görüldü. 2001’deki 11 Eylül saldırıları ve ardından gelen düşük faiz politikaları, Dolar Endeksi’nin düşmesine neden oldu. 2003’teki Irak Savaşı sırasında Dolar Endeksi zayıf kalmaya devam etti.
e. 2008 Finansal Krizi ve Obama Dönemi
2008 finansal krizi sırasında dolar kısa bir süre yükselse de krizden çıkış için Başkan Obama (D) döneminde başlatılan niceliksel genişleme (QE) politikaları, Dolar Endeksi’ni uzun süre düşük seviyelerde tuttu. Endeks, kriz sonrası toparlanma sürecinde 2011’e kadar düşük seyrini korudu.
f. 2016 Seçimleri ve Trump Dönemi
2016 yılında Donald Trump’ın (C) başkan seçilmesinin ardından yatırımcıların yeni dönemin ekonomi odaklı politikalarına güvenmesiyle Dolar Endeksi yükseldi; ancak bu yükseliş kısa sürdü. Ticaret savaşları ve belirsizlikler, dolar üzerinde dalgalı bir etki yarattı. Endeks, 2018 yılına kadar güçlü kalsa da daha sonra gevşedi.
g. 2020 Seçimleri ve Pandemi Süreci
2020’de COVID-19 pandemisi ve 2020 seçimleri, doların değer döngülerini yeniden şekillendirdi. Joe Biden’ın (D) başkan seçilmesiyle ekonomik teşvik paketleri uygulandı. Bu durum dolar arzını artırarak değerinde düşüşe neden oldu. 2022 yılından itibaren, ABD Merkez Bankası’nın yüksek enflasyonla mücadele amacıyla faiz oranlarını yükseltmesi, doları yeniden güçlendirdi.
Seçim Öncesi Son Bir Ay: Artan Volatilitenin Belirleyici Dönemi
ABD seçim dönemleri, seçim kampanyalarının ve seçim sonuçlarına dair belirsizliklerin zirveye çıkmasıyla öne çıkıyor. Araştırmalar, seçimler öncesindeki bir aylık süreçlerde döviz kuru volatilitesinin arttığını gösterirken, yatırımcılar olası değişimlerin ekonomik politikalara etkisini fiyatlamaya başlıyorlar ve bu da döviz piyasasında dalgalanmaları tetikliyor. Bu nedenle, özellikle seçim gündeminin sıcaklaştığı süreçlerde döviz kuru piyasalarında işlem yapanların volatilite artışlarına hazırlıklı olması gerekiyor.
ABD Seçimlerinin Borsa Etkisi Ölçülebilir mi?
S&P 500 Endeksi’nin, ABD başkanlık seçimlerinden bir yıl önceki genel görünümü incelendiğinde, çoğunlukla Endeks’in pozitif getiri sağladığı ve yatırımcıların bu dönemlerde iyimser olduğu görülüyor. Örneğin, 1980, 1996 ve 2004 yıllarında Endeks, %20’yi aşan yükselişler kaydetmiş. Ancak, 2008 yılı büyük bir istisna olarak öne çıkıyor; bu dönemde küresel finansal kriz nedeniyle S&P 500’de %30’un üzerinde bir kayıp yaşanıyor. Genel eğilim, seçim yılı öncesinde piyasanın iyimser bir atmosferde olduğunu gösterse de, büyük ekonomik krizler bu trendi tersine çevirebiliyor.
Sonuç: Seçim Dönemlerinde Yatırımcılar için Fırsatlar ve Stratejiler
ABD seçimlerinin finansal piyasalar üzerindeki etkileri dikkate değer çıkarımlar sunuyor. Öncelikle, küresel piyasalarda volatilite yaratarak yatırımcılar için önemli fırsatlar oluşturabiliyor. Ayrıca, ABD başkanlık döngüleri ile ABD doları arasında tutarlı bir ilişki bulunuyor; bu da seçim sonuçlarının döviz kurları üzerindeki etkilerine işaret ediyor. Tarihsel verilere bakıldığında, S&P 500 ve diğer ABD Endekslerinin seçim yıllarında genellikle pozitif performans gösterdiği ve değerlenme eğiliminde olduğu görülüyor. Bu nedenle, seçim dönemlerinde yatırımcıların sağlam stratejilere odaklanması, güncel haber ve anket sonuçlarını takip etmesi ve risk yönetiminde etkili teknikler uygulaması kritik önem taşıyor. Bu yaklaşım, piyasadaki dalgalanmalardan en iyi şekilde yararlanmak için global yatırımcıların elini güçlendirebilir.