Sivil toplum kuruluşlarına farkındalık 20.yy’dan itibaren başlamış olup giderek görünürlüklerini artırmışlardır. Günümüzde dünya ülkelerinin uygulamaya çalıştığı Yeni Kamu Yönetimi modelinde, bilinçli gençler yetişebilmesi için hizmet üretilmesi ve kamuya dağıtımı açısından sivil toplum kuruluşları önemli bir konuma sahip olmuşlardır. Dernekler Dairesi Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün web sitesinde yayınlanan istatistiklere göre Ocak 2020 itibari ile Türkiye’de 119.128 dernek ve 5.268 yeni vakıf faaliyet göstermektedir. Türkiye’de faaliyetine izin verilen yabancı STK’ların sayısı ise 150’dir.
Vakıf Faaliyetlerinin İlk Sırasında Eğitim Var
Vakıflar en fazla eğitim ve sosyal yardım, dernekler ise mesleki ve dayanışma, spor ve din hizmetleri alanlarında çalışmalarını sürdürmektedirler. Türkiye’de kurulmuş yeni vakıfların %43,5’i eğitim, %28,9’u sosyal yardım alanlarında çalışırken %0,5’i hukuk, insan hakları ve demokrasi alanlarında çalışıyor.
Son 7 Yılda Derneklere Üyelik %52 Artış Gösterdi
Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nın sivil toplum istatistiklerine göre, Türkiye’de çeşitli derneklere üye olan kişi sayısı 7 yılda 4,5 milyondan 8,5 milyona çıkmıştır ve bu üyelerinin yalnızca yüzde 5,5’i kadın, yüzde 70’i ise 30-50 yaş aralığındadır.
Türkiye’de önceki yıllara kıyasla sivil toplum üyeliğine olan ilgide bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye’de çeşitli derneklere üye olan kişi sayısı 7 yılda 4,5 milyondan 8,5 milyona çıktı. Bu rakam nüfusun sadece %12’sini oluşturuyor. Sivil topluma katılım açısından düşünüldüğünde bu oran AB ülkeleri ortalamasının gerisinde kalmaktadır. TÜSEV’in verilerine göre Hırvatistan’da 93 kişiye, Makedonya’da 161 kişiye 1 STK düşerken, Türkiye’de ise her 714 kişiye 1 STK düşmektedir.
Bağışçılık Yaklaşımımız Ne Seviyede?
Sivil Toplum Kuruluşlarının başlıca gelir kaynakları; üyelik aidatları, ulusal ve uluslararası kuruluşların fonları, bireylerin ve kurumların yaptığı bağışlar, kamu fonları ve ürün ya da hizmet satışlarından elde edilen gelirler olduğu yapılan araştırmalar sonucu gözlemlenmiştir. TÜSEV’in araştırmasına göre Türkiye’de bir yılda yapılan tüm yardım ve bağışların toplamı kişi başı yaklaşık 228 TL olarak hesaplanmaktadır. Bu bağış miktarı Türkiye gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) %0,8’ine denk gelmektedir. STK’lar aracılığı ile yapılan bağışlar (kişi başı yaklaşık 16,7 TL) değerlendirildiğinde ise bu oran %0,6’ya tekabül etmektedir.
Dünya Bağışçılık Endeksi 2018’in ilk sırasında Endonezya, ikinci sırada Avustralya ve üçüncü sırada Yeni Zelanda yer alıyor.
Dünya Bağışçılık Endeksi 2018’in sıralamasında Türkiye 146 ülkeden 131’inci sırada yer alıyor. Endekse göre Türkiye sivil toplum kuruluşlarına yapılan bağışlarda yüzde 12 oranla 122’nci sırada ve gönüllülük için harcanan zaman açısından yüzde 9 ile 126’ncı sırada yer alıyor ve bu da ülke olarak geride olduğumuzu gösteriyor. Bunun başlıca nedenlerinin arasında sivil toplum kuruluşları ile algının net olmaması, kurum güvenirliliği ve sivil örgütlenmenin sosyal platformda efektifliğinin düşük olduğu görüşü gelmektedir. Buradan yola çıkarak STK’ların toplumla etkili ve şeffaf diyalog kurması, genç yeteneklerin sektöre özendirilmesi ve dünyada uygulanan başarılı bağışçılık modellerinin değerlendirilmesi Türkiye’de Sivil Toplum Eko Sistemi’nin gelişmesi için büyük önem arz etmektedir.
Gönüllülük Hakkında
Gönüllülük nedir? Gönüllülük; maddi kazanç beklentisi olmadan kamu yararına gerçekleştirilen manevi ve fiziksel bir iş eylemidir.
Dünya Sıralamasında Neredeyiz?
Sivil toplum kuruluşlarının sayısındaki artış ile STK’lara üyeliği ve gönüllülük artmış olmasına rağmen, Türkiye’deki gönüllülük düzeyi henüz beklenen seviyede değildir. International Social Survey Programme Research Group’un 2014 yılında yapmış olduğu çalışmaya göre Türkiye’de Gönüllülük yapanların oranı %6,2’dir. Karşılaştırmalı rakamlarda listenin birinci sırasında %57,2 ile Danimarka, ikinci sırasında %55 ile Güney Afrika ve üçüncü sırada %52,8 ile Amerika Birleşik Devletleri yer almaktadır. Türkiye 34 ülke arasından 33’üncü sırada yer almaktadır.
Gönüllülük Bizim İçin Ne İfade Ediyor?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Kuruluşları Eğitim ve Araştırma Birimi tarafından yapılan bir ankette gönüllülerin gönüllülükle ilgili neler düşündüklerini kabaca görebilmek için sorulan 21 soruda, ‘gönüllülük politik bir duruştur’ cümlesine, anketi cevaplayanların %29,5’I ‘kesinlikle hayır’ cevabını verirken, %31,1’i ‘kesinlikle katılıyorum’ cevabını vermiştir. Diğer yandan ‘gönüllülük ihtiyacı olana yardımdan ibarettir’ cümlesine %49,5 ‘I kesinlikle katılırken, %34,4’ü ‘biraz katılıyorum’ şeklinde cevap vermiştir. ‘Kamu kaynaklarının yetişemediği yerde yardımcı olmak için gönüllü çalışmayı isterim’ cümlesi, %45,2 oranında ‘’kesinlikle katılıyorum’’, %29 oranında ise ‘’biraz katılıyorum’’ biçiminde cevaplamıştır. Aktarılan veriler sonucunda gönüllülükle ilgili algının tam net olmadığı bu sebeple gönüllülüğün tanımının, biçiminin ve yapısının üç boyutlu daha iyi anlamlı olarak ifade edilmesine ihtiyaç vardır.
Bir İş Yapma Biçimi Olarak Gönüllülük
Gönüllülük düzeyinin beklenilen ivmeyi gösterememesinin nedenleri incelendiğinde gönüllülüğe ilişkin genel olarak kabul edilmiş bir tanımın olmaması başta gelmektedir. STK’lara ve orada yapılabilecek gönüllü faaliyetlere toplumun çekinceli ve/veya zaman kaybı, yararsız olarak gördüğü yaklaşımının kırılması gerekmektedir. Bir iş yapma biçimi olarak gönüllülüğün maddi getiriler dışında tatmin sağlayan oluşturan etmenlerin kişiler ve bireyler tarafından bilinmesi önemli bir husustur. Maddi getiriler dışında tatmini oluşturan etmenler olarak:
- İşin/mesleğin toplum içindeki prestiji ve önemi,
- Çalışma koşullarındaki bağımsızlık ve kontrol derecesi (hiyerarşik kontrol, terfi olanakları, iş ritmini ve kendi zamanını ayarlayabilme),
- Sosyal güvence ve olanaklar,
- Yaratıcılık ve beceri kullanımı, istek ve iradeyle çalışma, işini bilenlerle birlikte çalışma olarak sınıflandırılabilir. (Blauner ve Parker’dan alıntılayan Watson, 2003)
STK’lara Gönüllülük Yapılanmasında Büyük Görev Düşüyor
Gönüllülük altyapısının oluşturulmasında elverişli ortamlar sağlanarak, bireylere belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelme, onların senkronize eylem ve şeffaf iş tanımları ile hareket etmesini sağlayarak, bu süreç içerisinde her türlü destek ve rehberlikte bulunulması gerekmektedir. Özellikle Z kuşağında yer alan genç bireylerin katma değeri ile çevre, iklim, sürdürülebilir büyüme, teknoloji, finans gibi alanlarda yeni aksiyon şemaları edinip büyük kitlesel faaliyetlerde bulunmaları gönüllülük düzeyini artıracaktır.