Küresel mobilite, günümüz ekonomik sisteminin yeni normallerinden biri haline geldi. Ekonomi, yalnızca üretim ve ticaretle değil, zengin bireylerin ve sermayenin hareketliliğiyle de şekilleniyor. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve ekonomik entegrasyon, sermayenin ve varlıkların hızla sınırları aşarak farklı coğrafyalarda hareket etmesine olanak tanıyor. Ekim 2024 verilerine göre, işverenlerin yüzde 68’i iş artışını “küresel çapta” bekliyor. Bu hareketlilik, yalnızca ekonomik büyümeyi değil, toplumsal yapıları, devlet politikalarını ve küresel iş gücü dinamiklerini de derinden etkiliyor.
Çağımızda ‘global mobilite’ olarak adlandırılan bu hareketlilik hangi ekonomik sonuçları tetikliyor? Bireysel servet göçünden küresel finansal sisteme kadar genişleyen bu yapbozu birlikte inceleyelim.
Bu yazıda neler var?
Küresel Mobilite: Neden ve Nasıl?
Küresel mobilite, bireylerin, sermayenin ve iş gücünün sınır ötesi hareketini ifade eder. Öncelikle bireylerin ve varlıkların hareketliliğini, neden ve nasıl geliştiği, etkilerinin neler olduğu bağlamında analiz edelim.
Sermaye Hareketliliğinin Nedenleri
- Küreselleşme ve dijitalleşme, sermaye ve bireylerin serbest hareketini artırır. Bireyler, daha iyi yaşam standartları, eğitim ve sağlık imkanları için göç edebilir.
- Zengin bireyler ve şirketler, düşük vergi, uygun iş gücü maliyetleri ve siyasi istikrar gibi nedenlerle farklı ülkelere yönelir.
Sermaye Hareketliliğinin Ekonomiye Etkileri
- Alıcı ülkeler, sermaye akışlarını ekonomik büyüme ve istihdam fırsatları olarak görür.
- Zengin bireylerin geri dönüşü, dış yatırımlar ve yerel kalkınma için kritik rol oynar.
- Sermaye akışları, yenilikler ve verimlilik sağlar, ancak yerel iş gücünü olumsuz etkileyebilir.
Küresel Mobilite ile İlgili Veriler Ne Gösteriyor?
Finansal hizmetler şirketi MetLife’ın yıllık araştırmasına göre, geçen yıl %45 olan küresel çapta iş artışı bekleyen iş verenlerin oranı, Ekim 2024’te %68’e yükseldi.
21. yüzyılda giderek hızlanan bu durum ışığında Küresel Mobilite Profesyonelleri adı altında yeni bir kavram ortaya çıkmıştır. Küresel Mobilite Profesyonelleri, İnsan Kaynakları yönetimi, vergi, istihdam hukuku, konut, lojistik ve kişilerarası ve kültürlerarası beceriler gibi birçok iş alanında çok yönlü olarak görülse de, birçok kişi tarafından stratejik bir iş ortağı olmaktan ziyade idari bir işlevi yerine getiren kişiler olarak da görülür.
4 ülkeden 240 Avrupa iş lideri ve yöneticisinin verilerini içeren Localyze araştırması, küresel yetenek hareketliliğinin bir organizasyonun küresel yeteneğe erişim, işletme kârları, kültürel farkındalık, bilgi paylaşımı, inovasyon, çalışan tutma, çalışan memnuniyeti, çalışan morali, daha hızlı işe alım ve DE&I olmak üzere 10 alanda kârını artırdığını ortaya koyuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’nin beyin göçü verilerine bakıldığında Yükseköğretim mezunu nüfus tarafından %21,4’le ABD en çok göç edilen ülke olurken onu sırasıyla Almanya (%17,5), Birleşik Krallık (11,2), Hollanda (%6,9) ve Kanada (%4,9) izlemiştir.
Birleşmiş Milletler tarafından sağlanan verilere göre en çok göç alan ilk beş ülke ABD, Almanya, Suudi Arabistan, Rusya ve Birleşik Krallık’tır. En çok göç veren ilk beş ülke ise Hindistan, Meksika, Rusya, Çin ve Suriye’dir.
Ülkeler, artan göç olgusuna karşı yurt dışına dönemsel olarak göç edilse de yeteneklerin ve bilgi birikiminin uzun vadede kendi ülkesinde değerlendirerek, kalkınma ve yenilik için potansiyel yaratmayı amaçlayan “Beyin Göçü değil Beyin Gücü” gibi hareketleri benimseme adımları üzerinde çalışmaktadır.
Daha Geniş Perspektif: Küresel Hareketliliğin Riskleri Var mı?
Sermaye hareketliliği, hem fırsatlar hem de zorluklar sunan çift yönlü bir dinamik olarak karşımıza çıkıyor. Zengin bireylerin varlık hareketliliği, bir yandan ekonomik büyümeyi desteklerken, diğer yandan finansal sistemlerin kırılganlıklarını artırabiliyor. IMF’nin analizleri, bu dinamiklerin daha iyi anlaşılması ve yönetilmesi için önemli bir rehber sunuyor.
IMF raporları, sermaye hareketliliğinin neden olduğu ana risklerin başında ani ve büyük sermaye çıkışlarının geldiğini vurguluyor. Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde, kısa vadeli kazançlar için yapılan yatırımların hızla geri çekilmesi, finansal krizleri tetikleyebiliyor.
1997 Asya Krizi ve 1994 Meksika Krizi gibi örnekler, bu tür sermaye hareketlerinin ekonomik dengeler üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne seriyor. Sermaye çıkışları, döviz kurlarında büyük dalgalanmalara, banka bilançolarında bozulmalara ve kredi sıkışıklıklarına yol açabiliyor.
Çözüm Yolları ve Politika Önerileri
IMF, sermaye hareketliliğinden kaynaklanan riskleri yönetmek için güçlü bir makroekonomik politika çerçevesine ve etkili düzenleyici reformlara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Öneriler arasında şunlar yer alıyor:
Etkili Regülasyonlar: Bankaların risklerini daha iyi yönetmesini sağlamak için etkili denetim mekanizmalarının uygulanması.
Makroekonomik Denge: Para ve maliye politikalarının uyumlu bir şekilde yürütülmesi.
Uluslararası İşbirliği: Küresel finansal sistemin şoklara karşı dayanıklılığını artırmak için uluslararası standartların harmonizasyonu.
Sonuç: Ekonomiler İçin Sürdürülebilirliğin Anahtarı Global Mobilitede
Küresel sermaye hareketliliği doğru yönetildiğinde refahı artırır ancak yanlış yönetildiğinde ise krizlerin kapısını aralar. Bugün, küresel ekonomiler, fırsatlar ile tehditler arasında ince bir çizgide yürürken küresel hareketliliğin etkili yönetimi artık bir tercih değil, bir zorunluluk. Dengeyi kurabilen sistemler, sadece ekonomik olarak değil, sosyal olarak da daha sürdürülebilir bir yapı inşa edebilecek.